Yedİğİnİz yİyecekler İle

Diyetisyen Elvan Odabaşı, yaz mevsimi için beslenme önerilerini sizler için paylaştı.

hem bedenİnİzİ

hem ruhunuzu besleyİn

Kendinizden bahsedebilir misiniz?

37 yaşında, bir çocuk annesi, Hacettepe Üniversitesi’nde keyifli okul yılları yaşamış, üniversite sıralarında kurduğu çoğu mesleki hayalini gerçekleştirmiş, sektöre Formeo ve Fitiz adında 2 marka kazandırmış, alaylı aşçı kimliği ile mutfaktan asla vazgeçmemiş, anlatmak istediklerini daha çok anlatmak için 2018 yılı Şubat ayında “Doya Doya Yaşam” adlı Youtube kanalını kurmuş, sosyal medya ile takipçileri ile mesleki bilgilerini, hayatını, anneliğini hem de hayallerini paylaşan, “Doya Doya Zayıfla” ve “Hayallerin Defteri” adında 2 kitap yazmış, yeni kitap için kalemini tekrar eline almış, her gün yeni bir gün diyen seferi bir ruhum aslında. Yazmayı, gezmeyi, yemeyi, okumayı, doğayı, çocukları, kısacası acısıyla tatlısıyla hayatı yaşamayı seviyorum. 80 yaşında upuzun masanın başında oturan Elvan’a verdiğim sözlerim var, onları gerçekleştirmek için çalışıyorum ve üretiyorum.

Üniversite yıllarında kilo problemi yaşamışsınız. Büyük bir çıkmazdan başarıya giden bir süreç… O süreci ve nasıl kilo verdiğinizi okurlarımıza anlatabilir misiniz?

Asıl hikaye çocukluğumda başlıyor. Hep iştahlı, hep kilolu bir çocuktum. Özellikle çikolataya karşı olan zaafım tüm ailem ve dostlarım tarafından bilinir. Kilomdan rahatsız olduğum ilk günü net bir şekilde hatırlıyorum. İlkokul 2. Sınıfta, okulda boy ve kilo ölçümü yapılmıştı. Sınıfın hem en uzun boylu hem de en yüksek kilolu kızı çıkmıştım. Ve bunu bütün sınıf öğrenmişti. İlk kez o zaman kilom ile ilgili endişelenmiş, hatta utanmıştım. Sonraki yıllarda aslında tablo çok değişmedi. İlk diyetimi lisede yaptım. Babamın kütüphanesinde bulunan, kadın sağlığı ve estetiği üzerine bir kitabın içinden bulduğum “5 günde 3 kg. diyet” ilk diyetimdi. O zamanlar evde tartı yoktu. Bu sebeple o diyetle kaç kilo verdiğimi bilmiyorum. Fakat böylece diyet hikayem başladı. Her zaman kilolarından şikayetçi, hep yediklerine dikkat eden bir lise öğrenciliği geçirdim. Üniversiteye hazırlanırken kilolarımın tamamını verdim. Ve üniversiteye 57-58 kg gittim. Yeni şehir, yeni sorumluluklar ve ilk defa ailemden uzak bir yaşam ne yazık ki yeme davranışımı olumsuz etkiledi ve 3 ayda 80 kg.a çıkmama neden oldu. Bu süreçte yaşadığım depresif ataklara çikolata, ekmek arası patates kızartması ve annemin evden göndermiş olduğu yiyecekler ile cevap veriyordum. İlk tatilimde ailemin yanına gittiğimde annem almış olduğum kiloya inanamadı ve kızım kilona dikkat et diyerek beni nazikçe uyardı. Bu nazik uyarı ve akabinde kilom ile ilgili aldığım tepkiler beni yeniden, özellikle hızlıca sonuç verecek diyetlere yönlendirdi. Dönemin en popüler diyetleri ve yoğun egzersiz ile 1 buçuk ayda 65 kiloya düştüm. Akabinde depresyona girdim. Buradan sonrası ne yazık ki oldukça zor bir sürecin başlangıcı oldu. Depresyonuma eşlik eden kilo anksiyetem gıdalarla olan ilişkimi kesmeye başladı. 24 gün az miktarda yiyecek ve sıvı ile beslendim. Sonuç; 51 kilo ile anorektik davranış eşliğinde depresyon. Oldukça zor bir süreçten geçtim. Hem psikolog, hem psikiyatrist hem de diyetisyen desteği ile 1 yıl içinde tedavi oldum. Bu süreç bana mesleki anlamda oldukça donanım kazandırdı. Bugün birçok hastam ile kurmuş olduğum iletişimin temelinde o süreci yaşayan Elvan var. Mesleki başarımı o Elvan’a borçluyum.

Besinler ile ilgili yasaklarınız var mı? Neleri hiç tüketmiyorsunuz?

Asla yemem dediğim hiçbir besin yok. Ama genel olarak beslenmem yerel, yani topraklarımızda yetişmiş besinlerin olduğu, gıda sanayisinden güvendiğim markaların bulunduğu, mevsiminde, keyifli besinlerden oluşan bir beslenme tarzı. Ağzıma cips sürmem ile asla glüten tüketmiyorum gibi besin anksiyetesi yaklaşımından asla hoşlanmadığım gibi, mesleki görüşüm de bu yaklaşımın evrilmesi yönünde biz uzmanların bir dil birliğine varması doğrultusunda.

 

Sağlıklı beslenmede başarılı olmak için neler yapılmalı? Okuyucularımız sağlıklı beslenmeyi nasıl alışkanlık haline getirebilir?

Beslenme kişiye özel bir davranış modelidir aslında. Ve bu modeli hem fizyolojik, hem psikolojik hem de sosyolojik etkenler etkiler. İlk önerim; lütfen süper besin, ödem atan karışım, hızlıca zayıflatan diyet vb. başlıklar ile satışa sunulan abur cubur beslenme önerilerinden uzak durunuz. Unutmayın dünya obezite ile ilgili mücadele halinde ve obezite artık salgın bir hastalık olarak tanımlanıyor. Keşke bir ilacı, bir listesi olsa da hep beraber uygulasak ve çözsek. Sağlıklı beslenmenin tanımı; glütensiz, alkali, ketojenik, detoks, katkısız, işlenmemiş, organik vs. değil. Yeterli, dengeli, çeşitli, güvenilir, yerel ve keyifli besleniyor olmak sağlıklı beslenmenin tanımıdır. Öncelikle kendinizi iyi analiz etmeniz ilk önerim olacak. Bunun için ilk önerim tehditlerinizi belirlemeniz ve bunları fırsata çevirmeniz. Yani eğer tespit ettiğiniz tehdidiniz çok çikolata yemek ise bunu hayatınızdan çıkarmak yerine hangi çikolatadan, ne kadar yiyebileceğinizi bilmek, size özel planlanmış sağlıklı bir beslenme programı için oldukça önemli bir saptama olacaktır.

 

Doya Doya Zayıfla adında bir kitap yazdınız. Böyle bir şey mümkün mü?

Doymak, işte bütün mesele bu… İlk kez 2007 yılında bunu röportajlarımda söylediğimde bana çılgın diyetisyen gözü ile bakıyorlardı. Şimdi ne kadar alışmış olsalar da, hatta sektörde birçok genç meslektaşım tarafından bu cümle ne kadar kullanılır olsa da hâlâ garipsenebiliyor. Bu soruya size bir soru ile cevap vermek isterim. Son 30 yıldır az ye, çok hareket önerisi ne kadar işe yaradı? Cevap ortada aslında. Dünya şişmanlamaya devam ediyor. Evet, mevzu doymak... Ama sadece mideyi doyurmak değil. Aklı, kalbi de doyurmak gerekiyor. Yani insanın yaşadığı obezite problemi aslında hayatta yaşadığı açlık problemidir. Aklımızı bilgi ile, ruhumuzu sevgi ile doyurmadıkça fatura tabağa çıkıyor. Yiyeceklerle dolu, fakat doyurmayan tabaklar... Danışanlarımızın kilo problemini çözmek için sadece bir diyet listesinin yeterli olmadığını anlayalı 12 yıl oldu. Hikayeyi baştan anlatıyorum danışanlarıma; dünyaya çığlık çığlığa geldiklerinde susup sakinleştikleri yeri hatırlatıyorum. Anne göğsü hem karnım tok sırtım pek noktası, yani hem ruhun hem bedenin bir arada beslenmesi ile ilgili beslenme öğretisini edindiğimiz başlangıç noktası. Evet, mesele doymak ve obeziteyi de açlık sorununu da çözmek için doymayı öğreteceğiz insanlara. Tabaktan değil, hayattan doymayı… O zaman neyi, ne kadar yememiz gerektiğini öğrenmiş olacağız zaten.

Kitabınızda ruhen doyumdan bahsediyorsunuz. Bunu açıklayabilir misiniz?

Ruhen doymak hem en önemlisi hem de en zor olanı. Ruhun ana besini sevgi. Sevgiden beslenmek için; dokunmalı, koklamalı, tatmalı, duymalı ve görmeli. 5 duyunuzu aktif kullanmalısınız ki yediğiniz yiyecekler ile hem bedeninizi hem ruhunuzu besleyin. Ruhunuzu beslemek için mesela en sevdiğiniz masa örtüsünü sermelisiniz masaya, sadece misafirleriniz için çıkardığınız tabakları çıkarmalısınız kendinize, en sevdiğiniz çiçeği koymalısınız tabağınızın yanı başındaki su bardağının yanındaki minik vazoya, su bardağınızın içinde 1 dilim limon olmalı, 1 dal biberiye, sonra fonda sakin bir müzik, masanız bir pencerenin yanında olmalı ya da tam karşısında bir fotoğraf ya da resim olmalı. Bunların hepsini o masada tek başına iken yapmalısınız. Bilmelisiniz ki; o masanın en kıymetli misafiri siz, en hünerli aşçısı siz, en eşsiz servisi sunan garsonu yine sizsiniz.

 

Malum, yaz aylarında sağlıklı beslenmenin önemi bir kat daha artıyor. Sizin yaz mevsiminde sağlıklı beslenme ile ilgili önerileriniz nelerdir? Hangi besinlerden uzak durulmalı?

Yazın domatesinizi, karpuzunuzu ve yoğurdunuzu eksik etmeyin yeter. Uzak duracağınız bir besin yok. Alkol konusuna ve şekerli kokteyllere dikkat. Bir kadeh 150 kaloriden 500 kaloriye kadar değişebiliyor. Su tüketiminizi özellikle sahilde geçirdiğiniz günlerde artırın. 3-4 litre su tüketiminde, hatta bunun 1 litresinin maden suyu olmasında fayda var. Akşamları biraz daha keyifli menüler olarak planlandığı için plaj çantasına öğle yemeği için tam tahıllı sandviç hazırlıyor olmanız günlük alacağınız kalori yönetimi için iyi bir hamle olacaktır. Dondurmasız bir yaz düşünemediğim için saat 17 civarı denizde bolca yüzen arkadaşlar için 2-3 top dondurma önerimdir. Keyifle yiyiniz… Tabii ki yüzerek yakınız. Bu arada yaz boyunca probiyotik takviye almayı ve omega 3 desteği almayı atlamayınız. En önemlisi dostluklarınızdan, yaz güneşinden ve uykudan beslenmeyi ihmal etmeyiniz.

 

"Beslenme kişiye özel bir davranış modelidir aslında. Ve bu modeli hem fizyolojik, hem psikolojik hem de sosyolojik etkenler etkiler. İlk önerim; lütfen süper besin, ödem atan karışım, hızlıca zayıflatan diyet vb. başlıklar ile satışa sunulan abur cubur beslenme önerilerinden uzak durunuz."

Yazın domatesinizi, karpuzunuzu ve yoğurdunuzu eksik etmeyin yeter. Uzak duracağınız bir besin yok. Alkol konusuna ve şekerli kokteyllere dikkat. Bir kadeh 150 kaloriden 500 kaloriye kadar değişebiliyor.

ANA SAYFAYA DÖN

© 2018 . Elite World Hotels . All Rights Reserved